Oyunlar Oynamalıydık

Olgundum olgun olmasına ama çocukça sevmiştim.Ve sevilmiştim.Ve en çok sana göstermiştim çocuk yüzümü.Oyunlar oynamak isterdim senle;

Önce “körebe” oynamalıydık.Oynadık.Ama hep ebe sendin,göremediğin ben.Yakalıyordun yakalmasına beni ama gözlerin kapalı “seni tanıyorum” demene rağmen yanlış isim söylemenle yine ebe oluyordun.Yani tanıyamıyordun.Sadece,ebeliğin başkasına geçmesini,beraber kaçmayı,gizlenmeyi istedim…Dedim ya ebe hep sendin…

Daha sonra “yakar top” oynalamıydık.Oynadık.Ben içerdeydim sen karşı takımda.Senden sürekli can almayı isteyecek kadar bencil,sana hep vurulmaya dayanacak kadar dirençli değildim.Hep vuruldum.Direncim kırılmak üzereydi.Oysa istediğim aynı takımda yer almaktı.Can aldığımızda paylaşmak,birimiz vurulduğunda diğerini kurtarmak…Dedim ya ayrı takımlardaydık…

“Saklambaç” oynamalıydık.Oynadık.”Önüm arkam,sağım solum sobe” demene inat saklanmıyordum beni görmen için.Ama görmüyordun.Elimden geleni yapıyordum beni sobelemen için…Dedim ya görmedin…

 

“Şimdi yorgun yüreğim
Bunca cabaya rağmen o mutluluk gülüşünü
Yüzünde göremediği için yorgun.
Cesaretsizliğinle,umursamazlığınla
Aşka burun kıvırmanla yorgun.
Bu yüzden daha fazla kaldıramayacak seni
Daha fazla yaşamayacak bu umutsuzluğu.
Yüreğim seni bu aşkın en zayıf halkası seçti…
GÜLE GÜLE…” 

Add Comment