Yokluğunda her sabah gibi ilk senin isminle uyanıyorum.Yüzümü yıkamak için Aynaya baktığımda sen de aynaya bakıyormuşsun gibi geliyor. Zaten özdemir asaf da öyle demiyor mu? “her seven sevilenin boy aynasıdır. sevmek sevilenin o aynaya bakmasıdır”Saçlarımı tararken en sevdiğin şeylerden biri ; saçınla oynadığını hayal ediyorum.Her tarayışımla sanki senin saçınla oynuyorum…
Sonra senin gibi kaygılanıyorum günün başında “ne kadar çok işim var” diye…Ah şu kaygılarım…Günümüzün en büyük sorunu ondan sonra depresyon geliyor diyor psikiyatristler… Kaygılarımı bastırmak için kendimi günlük olağan işlere veriyorum.Yoğunlukla unuturum diye ertesi sabaha kadar. Ama olmuyor gün bitince başıma yastığa koyunca yine sen…Rüyalarla beni rahat bırakmıyorsun. Bir rüyada beraber boyama yapıyoruz yılbaşı süsleri, bir gün köpeğimizi kedi tırmalıyor bir rüyada zeytin ağacı dikip gölgesinde sarılmak için başında büyümesini bekliyoruz…Gece boyu senleyim.
Ve yine uyanış ve yine aynı sahne aynada karşımdasın…
Kısır bile diyemeyeceğim döngü de sana söylemek istediklerimi biriktiriyorum.Kulağımda comptine d’un autre ete l’apres midi saatlerce yankılanıyor.Sanki piyanonun her tuşu ağlıyor muş gibi fakat huzur veriyor sanki beraber dinliyormuşuz gibi…
İki bez torba var, birinin üzerine hayat yazılmış diğerine ölüm. Hayat denen torbanın içinde günler aylar ve yıllar var.Ve sürekli hayat adlı torbadan ölüm denen torbaya bir gün gidiyor ve arka fondan bir ses;” bir gün daha gitti” diyor.Senin olmadığın her gün sanki avuç avuç hayattan ölüm torbasına aktarılıyor günler…Yokluğun böyle bir şey, bazen çok hızlı bazense bitmek bilmeyecek kadar yavaş…
Bitmek bilmeyecek kadar yavaş zamanlar, seni görme arzusunun en tepeye çıktığı, yoksunluk zamanları…Aynı kitabı okuduğumu düşündüğüm günler çok oluyor, sen yavaş yavaş okurken ben hemen bitsin istiyorum sonunu göreyim. Bir türlü sonunu beraber göremiyoruz kitabın.Sanki aynı zamanda görsek birbirimizi göreceğimizi düşünüyorum. Ve yoksunluk yine bitmiyor.Yokluğun bitmiyor.
Yokluğun varlığının iz düşümü gibi…Varlığınla yokluğun iç içe geçmiş sanki hiç yok olmamışsın gibi…Günüm yokluğunla ve varlığınla sarmaş dolaş…
Takıntımı aşk mı gün içinde sorguluyorum.Aslında bu bir açlık…Sana doyamayışımın yan etkileri…Bir ilaç gibi, almayınca başlayan yan tesirleri gibi…
İyi ki varsın, iyi ki yoksun…