Kekik kokan dağ yollarında patikalarda yüzüme tatlı tatlı vuran meltem rüzgarlarıyla seni,senin kokunu arıyorum…
Orta Anadolu’un çıplak ovalarında, memleketimin dört bir yanında, Edirne’den Kars’a, samimiyetin aşındırdığı memleketimin yollarında belki de buralardan geçmişsindir diye seni,senin kokunu arıyorum…
Yanımdan kırkikindi yağmurlarından kaçan beyaz bir güvercin geçti, her bir kanat çırpışında, doğanın orkestrasına hibe ettiği sesinde, belki de güvercinin ayaklarına bağlanmıştır diye bir mektupta seni arıyorum…
Kitaplarda değil, kitaplıktaki eski kitap kokusunda, yazılmış çizilmiş destanlarda değil destanın ulaşılamayanında, edebiyat dergilerindeki başlıklarda yada sayfanın tam ortasında yazan alıntıda seni arıyorum…
Tiryaki olduğun sigaranın dumanında, kadeh kaldırdığın rakının tadında, tuttuğun kadehin parmak izlerinde, oturduğun bankta güneşlendiğin sahilde, seni arıyorum…
Kalabalıkların fethettiği meydanlarda, yada bir tek insanın bile geçmeye cesaret edemediği ıssız ormanlarda, sessizliği ve sakinliği seversin ya, sadece su sesinin hakim olduğu derelerde seni arıyorum…
Bazen hayvant bahçesinde, bazen barınaklarda, hayvanları çok seversin ya köyümdeki ağılda sevgin delil bırakmış mı diye seni arıyorum…
Seni ararken yıllar geçiyor, ben seni sen beni görmeden yaşlanıyoruz farkındasın değil mi?